2) Adverbializm; Adverbalizm, algısal deneyimlerin temsil yoluyla çalıştığını ve deneyimleyenin içsel perspektifini vurguladığını ifade eder. Bu perspektife göre, algısal deneyimlerin kendisi temsil edilebilir, ancak nesnelerin ve özelliklerinin doğrudan temsiliyle ilgilenmez.Adverbialistlere göre, algısal deneyimler doğrudan duyusal deneyimlerdir ve nesneleri veya özellikleri temsil etmeyi amaçlamazlar. Bunun yerine, algısal deneyimler, öznenin bilincindeki duyusal fenomenlerdir. Adverbializme göre, "kırmızı bir şekilde görünme" veya "yuvarlak bir şekilde görünme" gibi ifadeler, deneyimleyen öznenin iç deneyimini tanımlar ve deneyim hakkında bilgi verir. Bu görüşe göre, algısal deneyimler doğruluk için değerlendirilemez. Algısal deneyimlerin doğrulukla ilgili koşulları yoktur çünkü onlar sadece öznenin iç deneyimini yansıtır. Algısal deneyimlerle ilişkili yanılsama, deneyim tarafından tetiklenen yanlış bir inanca yol açar. Adverbializm, deneyimleri anlamak için farklı bir yaklaşım sunarak, deneyimlerin içeriği ve doğrulukla ilişkisi konusunda alternatif bir bakış açısı sunar. Ancak bu görüş, deneyimlerin temsili veya doğruluk taşıyıp taşımadığı konusunda tartışmalara yol açmıştır.
G.E. Moore
G.E. Moore, algısal deneyimleri adverbializm çerçevesinde açıklamıştır. Ona göre, algısal deneyimlerin içeriği, öznenin nasıl "göründüğü" veya "algılandığı" ile ilgilidir. Moore, algısal deneyimleri "x şeklinde algılanma" veya "y şeklinde görünme" gibi ifadelerle açıklar.
J.J.C. Smart
J.J.C. Smart da algısal deneyimleri adverbialist bir perspektiften ele almıştır. Ona göre, deneyimler öznede meydana gelen modifikasyonlardır ve nesnelerin özelliklerini temsil etmezler. Smart, algısal deneyimleri "z şeklinde görünme" gibi adverbial ifadelerle açıklar.
Roderick Chisholm
Chisholm, algısal deneyimleri adverbialist bir şekilde anlamak için "göründüğü gibi" kavramını kullanmıştır. Ona göre, bir nesnenin algısal deneyimde nasıl "göründüğü" deneyimleyen öznede meydana gelen bir modifikasyondur.
Tim Crane
Tim Crane, algısal deneyimlerin temel özelliğinin öznenin içindeki "görünme" veya "algılanma" olduğunu savunur. Ona göre, algısal deneyimler nesnelerin özelliklerini temsil etmek amacıyla ortaya çıkmaz, bunun yerine öznenin iç deneyimini ifade eder. Örneğin, bir kişi kırmızı bir elmayı görürken, algısal deneyimi kırmızı bir şekilde algılanma veya kırmızı bir görünme olarak tanımlanabilir.
Tim Crane ve M.G.F. Martin, adverbializm çerçevesinde algısal deneyimleri açıklamaya çalışan iki felsefeci olsa da aralarında bazı farklılıklar vardır. İşte Crane ve Martin arasındaki temel farklardan bazıları: Algısal Deneyimin İçeriği: Crane, algısal deneyimlerin içeriğini temsil etmeyen öznel iç deneyimler olarak görürken, Martin ise algısal deneyimlerin içeriğini öznenin nasıl "göründüğü" veya "algılandığı" olarak değerlendirir. Crane daha içsel bir perspektife odaklanırken, Martin deneyimlerin dışsal niteliklerine vurgu yapar. Doğrulukla İlişki: Crane'e göre, algısal deneyimlerin doğrulukla bir ilişkisi yoktur. Deneyimler öznenin içsel deneyimleridir ve doğrulukla değerlendirilmezler. Martin ise doğruluk kavramını açıkça reddetmese de, algısal deneyimleri doğrulukla değerlendirmenin anlamsız olduğunu savunur. İçerik ve Temsil: Crane, algısal deneyimlerin öznel iç deneyimler olduğunu ve nesnelerin özelliklerini temsil etmediğini ifade eder. Martin ise algısal deneyimlerin içeriğinin öznenin nasıl "göründüğü" veya "algılandığı" olduğunu söyler. Martin, algısal deneyimlerin öznenin iç deneyimini temsil ettiği bir bakış açısını benimserken, Crane daha genel olarak içsel deneyimlere odaklanır.
M.G.F. Martin
Martin, deneyimlerin içeriğini zihinsel temsiller olarak değerlendirmez. Onun adverbialist yaklaşımında, algısal deneyimlerin içeriği, öznenin nasıl "göründüğü" veya "algılandığı" ile ilgilidir. Örneğin, bir kişi kırmızı bir elmayı görürken, algısal deneyimi kırmızı bir şekilde algılanma veya kırmızı bir görünme olarak ifade edilir. Martin'e göre, algısal deneyimlerin içsel niteliği doğrulukla ilişkili değildir. Algısal deneyimler öznenin zihinsel durumları olarak ortaya çıkar ve bu durumlar doğruluk veya yanlışlık kavramlarına dayanmaz. Dolayısıyla, deneyimlerin doğrulukla değerlendirilmesi anlamsızdır. Martin'in adverbialist yaklaşımı, deneyimlerin içsel ve öznel niteliğini vurgular. Deneyimler öznede doğrudan ortaya çıkan duyusal fenomenlerdir ve bu fenomenlerin içeriği, nesnelerin özelliklerini temsil etmek yerine öznenin içsel deneyimini ifade eder.
-
Galen Strawson
Strawson, algısal deneyimlerin temsilciliğini savunurken, öznel deneyimin merkezi bir rol oynadığını vurgular. Algısal deneyimlerin içindeki öznel deneyimler, deneyimleyenin perspektifinden deneyimlenen fenomenleri temsil eder. Bu, öznenin bir "self" bilincine sahip olduğu anlamına gelir. Adverbalizm, algısal deneyimleri deneyimleyenin iç deneyimlerinin modifikasyonları olarak görür. Bu iç deneyimler, öznel bilincin bir yansımasıdır ve öznenin bir "self" olduğunu gösterir. Adverbalist bir bakış açısına göre, algısal deneyimlerin temsil ettiği şey, öznenin nasıl bir şekilde deneyimlendiği ve iç dünyasının nasıl olduğudur. Bu, öznenin kendine yönelik bir farkındalığı olduğunu ve kendisini deneyimlediğini ima eder.
Strawson'un "self" kavramıyla adverbalizm arasındaki bağlantı, algısal deneyimlerin temsilciliği ve öznel deneyimlerin önemi üzerinde yoğunlaşır. Algısal deneyimlerin içindeki öznel deneyimler, Strawson'un "self" olarak nitelendirebileceği öznenin farkındalığını ve deneyimleyenin kendini deneyimlemesini yansıtır.