“İnsanın kendi sesini duyması demek aslında iki değişik kaynaktan beslendiğini fark edip aptalca birisini seçme telaşına düşmeden, bütün gücüyle iki kimliğe de, iki kaynağa da daha çok sarılarak bir yeni üçüncü sesi çıkartmaya çalışmasıdır. İki sesten yalnızca birine sarılmanın tutarlılık olduğunu sanmak en büyük akılsızlıktır. İkisine de sonuna kadar sarılırsanız sizin kimliğiniz olan asıl üçüncü ses çıkar. (...) Hayallerimiz, masallarımız, topraklarımız ve evlerimiz gibi, kimliklerimiz de yavaş yavaş değişir hep.”
Orhan Pamuk, Öteki Renkler
Pamuk'a göre düalizm insanların iki seçenek arasından birisini seçmesi değil, iki seçenek arasında uyum yaratmasıdır. Birinci ve ikinci benlikten sonra üçüncü benlik oluşturulur. Beyaz Kale'de birinci benlik Köle, ikinci benlik yani karşılaştırılan kişi Hoca, üçüncü benlik ise Köle ve Hoca'nın birbirleriyle bütünleşmesi, yer değiştirmesi sonucunda ortaya çıkan kişiliktir.
"Ben orada olmalıydım, çünkü ben Hoca'nın kendisiydim! Tıpkı, sık sık gördüğüm korkulu rüyalarda olduğu gibi, dışardan gördüğüm kendimden ayrı düşmüştüm; kendimi dışarıdan gözleyebildiğim için, demek ki, bir başkasıydım; kimliğine büründüğüm bu başkasının kim olduğunu öğrenmek bile istemiyor, önümden beni tanımadan geçen kendime korkuyla bakarken, bir an önce katılmak istiyordum ona." (Pamuk, 45)
Köle kendi benliğinden ayrıldığını fark eder. Kendisini ayna yardımıyla dışardan izleme fırsatı bulmuştur. Böylece kendisinin aslında düşündüğü benlik olmadığını söyler. Hoca'yı öteki yani ikinci benlik olarak kabul eden Köle, kendisini Hoca'nın kendisi olarak görmüş ve üçüncü benliği ortaya çıkarmıştır.
"Korkuyla susardım; sanki son direncimi de kırmak için bir daha sorardı; insanların her yerde birbirinin aynı olduğunun en iyi kanıtı onların birbirlerinin yerine geçebilmesi değil miymiş?"(Pamuk, 70)
Köle'ye göre insanlar birbirlerinin yerine geçerek aynı kişi olmaktadırlar. Dostoyevski'nin de bahsettiği gibi diyalektik yapı ortak bir benlik oluşturmuştur.