Please enable JavaScript.

Coggle requires JavaScript to display documents.

P1 Analizi Ödevi: Geyikler ve Lanetler, M. Mungan - Coggle Diagram

- - - - dil ögeleri (ekler, sözcükler, söz öbekleri, deyimler gibi.) ile alıntılanmalı; desteklenmeli,
        temellendirilmeli, kanıtlanmalıdır.
      - Üzerine derin açıklamalar yapılmalıdır.
      - Açıklamalar, doğrudan ya da dolaylı alıntılarla, esere göndermeler
    - - paragraf boyunca
        
        tartışılan/savunulan/açıklanan düşünceye göre varılan yargı belirtilerek
        
        paragraf sonuca bağlanmalıdır.
  - - - “ne”yin “ne üzerinden” ve “nasıl/hangi
        edebi araçlarla” anlatıldığını saptayan TEZ CÜMLESİNİ METİN ALTINDAKİ SORUYA CEVAP OLACAK BİÇİMDE mutlaka yazın.
      - Soru
        
        Metinde gerilim unsurlarının nasıl kurgulandığını ve atmosferin nasıl oluşturulduğunu
        analiz ediniz.
    - - Hakkında yazı yazılacak
      - metnin künyesi, aşırıya ve özete kaçmayan bilgilendirme ( yazar adı, eser adı,
      - eserin türü, metnin konusu, metinde ele alınan olay ya da durum, çatışma.) cümlesi ya da
      - cümleleri ekleyin. Yani ele alacağınız eseri kısaca tanıtın.
- - - - olağan üstü öğelerin olması mı olmaması mı?
- - - - Kureyşa korku duygusunu olağan üstü temaların belirsizliğinden taşıyarak tüm metine yayar.
      - Metinin başındaki açıklamada Kureyşa karakterinin Hazar Bey'in toplumunun dışından gelmesi ve yerleşik bir hayata geçmesi ile düzenli bir karşı çıkış gözükür. "geçirerek töreye karşı gelir" (satır 3) bu durum Kureyşa karakterinin üzerine tanıtılmasıyla zıtlık durumlarını yüklemiştir.
      - Son olarak çocuğu olamadığı için Kureyşa'nın "üzerinde bir lanet olduğunu"(satır 3-4) düşünmesi kendisi üzerine belirsiz bir olağan üstü sıfat kullanır.
    - - Kureyşa'nın tanıtımından sonra sahnenin dekorasyonu ve bu dekorasyondan oluşan atmosfer gelir.
      - İlk ve diğer cümlelerden yalın olarak tüm satırda sadece "Gece." (satır 9) belirtilir. Pasajın zaman dilimi belirtilmesinin yanında mekanın önemli bir öğesi hazırlanır.
      - Bu öğede amosferdeki rahatsızlık ve ilk korku duygusudur. Gece bir sembol olarak ele alınır. Bu sembol belirsizlikten gelen korkuyu çağrıştırır. En temel korkulardan biri olan karanlık korkusu sadece gecenin belirtilmesiyle en baştan atmosfere korku yüklenir.
      - Bu korku mekana ve bunun yanında dekorasyona yeni bir element olan "Arkada orman." (satır 9) eklenir. Geceleyin ormanda gezmek karanlık korkusunu artırır.
      - Karanlık korkusundan gelen belirsizlik bu sefer "titrek bir mum ışığı."(satır 10) sahneye girer. Mum ışığı karanlığa karşı koyan en temel araçlardan biri olmasıyla ışığın titrekleşmesi tekrardan belirsizliği öne sürüyor. Titrek mum ışığıda başka korku temeli eserlerde sık gözüken bir semboldür.
      - Tüm 11. satır boyunca yaz gecesini tanımlayan sıfatlardan "baharat kokulu" ve "simli" olması bu geceyi sıradan yapmaz. Mekana hareketlilik geitrir ama bu hareketin nerden geldiği belli değildir.
      - satır ile 13. satır arasında duyma duyusu ön plana çıkar. İlk duyulan klişe bir tabir olan "rüzgarın uğultusu" (satır 12) Sonra ise kişileştirme yapılmış olarakta "Ormanın uğultusu. " (satır 12) gelir. Bu durumda orman içerisine bir beklenti oluşturur ve bu beklentinin bir ulumaya dönüştüğü görülür.
      - Ulumalar hayvanlara özel bir fiil olup yine korku eserlerinde gece karanlığındaki rüzgarlı ormanlarda da hayvan uluması klişeleşmiş bir özellik olarak yazılır. Genelde bu uluma ya bir kurtan ya da bir kurt sürüsünden gelir. Yırtıcı hayvanlar oldukları için korkuyu artırıp atmosfere eklenirler.
      - Bu noktada eser kendi yaratıcılığını koyarak ulumanın bir geyike ait olduğunu anlatıcı öne sürer. Belirsizlik ve olağan üstü olma durumu burada başlar. "bir tek" (satır 12) söz öbeğini kullanarak ulumaya dikkat çekilir. Sonrasında parantez içlerinde bu ulumanın "(bir geyiğin uluması"(satır 12-13) yazılarak geyiğin ulumasının bir yorummuş gibi eklendiği görülür ama bu yorumun gerçek olup olmadığı belli değildir. Çünkü arda ardına gelen diğer ulumaların hangi hayvandan geldiği belli değildir.
      - Betimlemenin bitişinin satırlarında Kureyşa'nın "bir çığlıkla yatağından fırlar" (satır 14) halinde olması bir temel soruyu getirir. Bu ulumalar gerçek miydi yoksa Kureyşa'nın kabusunun bir parçası mı? Metin bu duruma kanıt gösteren "Sesler kesilmiş" (satır 14) cümlesini kurar. Diyaloğa geçmeden önce atmosferi kuran betimleme süresince korku ve belirsizliğin en büyüğü gelir. Bu atmosferinin kaynağının gerçekliğinden emin olunmaması hem bir postmodernist özellik olarak gözükür hem de emin olunamamadan gelen bir korkuda başlar. Bu korkunun olağan üstü olup olmaması durumunda Kureyşa karakteri ile buluşması en baştaki karakter tanıtımına eşleştirilir.
      - Böylece zıtlık/olağan üstülüğü taşıyan karakterle korkuların belirsizliğinin birleşmesi gerçek bir gerilim ortamı sunar ve diyalog kısmındaki Hazar Bey'in Kureyşa'ya karşı olan güvensizliği daha da açıklanılır. Aynı zamanda Kureyşa'nın kendi içinde olan çatışmasıda belli olur.
    - - Pasajın geri kalan kısmı Hazar Bey ve Kureyşa arasındaki diyaloglarla ve bu diyaloglar arasındaki çatışmaların korku öğesinin artırması ile geçer.
      - Hazer Bey konuşma boyunca Kureyşa'ya inanmaz ve bu geyiklerin ulumasının Kureyşa'nın kafasında oluşturduğunu savunur.
      - Bu durum içerisinde diyaloglar iki karakterler arasında atışmalara döner. Her seferinde farklı bir eylem üzerinden gider. Bu eylemlerde Kureyşa'nın hisetiği korkuya hep eklenir. Aynı zamanda Kureyşa kendi içinde blirsizliğe düşer.
      - "Onlarla yaşıyorsun" (satır 21) denilerek aklın ve gerçeklik karşılaştırılır. Bu Kureyşa'nın cevabı olan "öte yana geçemiyorum" Hazer Bey'le olacak olan rüyasına geçemediğini gösterir. Bu atışmada geyiklerin gerçek hayata ya da Kureyşa'nın uydurduğu bir şey olabileceği öne sürülür.
      - "Kulak verme onlara" (satır 24) duyma duyusununda gerçekliği sorgulanır ama cevabında Kureyşa'nın sıklıkla bu sesleri duyması sıradan bir olay olarak gözükmez ki kendiside şikayetçidir. "Dayanılır şey midir Hazer Bey?" (satır 25-26) Bu belirsizliklerle dolu olan olayın yanına bir gerilimi artıracak normal olmayan bir unsur gelir.
      - Bundan sonra Kureyşa'nın abartılı yorumları gelir. Bir tanesi acı yüklü olan "Sanki ulumuyor, çığlık atıyorlar, feryat ediyorlar." (satır 29-30) Geyikler zaten belli değilken üstüne bir yakarış durumu eklendiği zaman Kureyşa hem kendisinden daha az emin olur ama aynı zamanda var olan korkuyu taşıyan geyiklere daha da bir vurgu yapılır.
      - Kureyşa'nın içinde yaşadığı çatışma en büyük "Sanki ben onları anlayabilirmişim, lakin anlamıyormuşum gibi." (satır 30-31) sözüdür. Yaşanılan anlaşılmazlığı ve belirsizlik en belirgin şekliyle Kureyşa'nın yaşadığı gerilimin ortasında çıkar. Kureyşa aklını kaybetmek üzere olan tavrını sergilerken hem atmosferdeki gerilim artıyor hem de Hazer Bey'in kesin cevapları daha değişiyor.
      - "sakin ol Kureyşa, dinlendir kendini" (satır 32) gibi cümlelerle karısının iyiliğini düşünür ama Kureyşa daha da kötüleşir. Sürekli üç noktalarla bitmeyen cümleler kurar. Hepsinde korkusu çok belirgindir hatta geyiklere olağan üstü öğelerde yüklenir. "Sanki çoğala çoğala geliyorlar" (satır 37) ve "Geliyorlar… Bir öç gibi geliyorlar" (satır 38) bir saldırının gelişi gibi abartılması gerilimi en yüksek noktaya taşır.
      - Hazer Bey'in yine bu korkunun düşlere bağlı olmasını idda eden en büyük cümlesi ise "Bir kez korkunun büyüsüne kapıldı düşlerin" (satır 40) olmasıyla tekrardan bu durumun belirsizliği en yüksek şeklinde beli olur. Böylelikle iki karakterinde gerilimlerinin doruk noktalarında olduğu gözükür.
      - Son olarak Kureyşa önemli bir bilgiyi ekler "Burası onların yurduydu, yurtlarını aldık ellerinden." (satır 41). Geyiklerin çığlıklarını açıklar bir neden gibi görünsede bunun gerçekçiliği bu korkunun temeli gibi belirsizdir. Zaten Kureyşa neden sadece kendisi bunları duyabildiğini sorgulayarak artık kesinliğini kaybeder. Hazer Bey'in cevabı ormanın genişliğine yorum yaparak bitirir.