Please enable JavaScript.
Coggle requires JavaScript to display documents.
Eser-(Metot) - Coggle Diagram
Eser-(Metot)
Yeni Eleştiri
1930’larda ortaya çıkan ve 1950’lere kadar rağbet görmüş olan bir eleştiri yöntemidir.
Anglo-Amerikan biçimciliği olarak nitelenen Yeni Eleştiri, metin merkezlidir.
Bu eleştiri anlayışının temelinde, kendinden önceki eleştiri biçimlerine yönelik köklü bir eleştiri vardır.
Geçmiş eleştiri anlayışlarında ya toplum ve dış dünyaya ya tarihe ya da sanatçıya yönelen dikkatin yapıtı ıskaladığını düşünürler. Oysa asıl olan, yapıtın kendisidir; diğer bütün ögeler, onun dışındadır.
Konu, kendi başına önemli değildir; önemli olan, onun nasıl işlendiğidir.
Aynı konunun farklı kişilerce işlenmesi, bu bakımdan doğaldır. Konu aynı olsa bile onu işleyen yapıtların her biri birbirinden farklıdır.
Edebiyat yapıtında, estetik yaşantı yaratma gücü vardır. Eleştiri, bu gücü sağlayan özellikleri ortaya çıkarmalı ve onlara yoğunlaşmalıdır.
Edebî yapıtta estetik yaşantı yaratma gücünü sağlayan nitelikler, üç başlıkta değerlendirilebilir:
Birlik
Karmaşıklık
Keskinlik
Edebiyat yapıtının tek ve doğru anlamı, kendi içinde gizlidir; eleştirmenin görevi onu yakalamaktır.
Bir yapıtın okur sayısı onun edebî değerini belirlemez. Estetik değere sahip bir yapıtın yeterince okur bulamaması onun değerinden bir şey kaybettirmez.
Yapısalcı
Göstergebilim
Anlamı sağlayan şeyler göstergedir. Bu bakımdan tüm göstergeler koddur ve bilişsel bir süreç ile anlaşılır ve yine kodlarla başkasına aktarılır. Gösterge, kod ve anlam ile bu aktarımın hepsi göstergebilimin konusudur.
Bu bakımdan bize anlam ileten her şey göstergebilimin alanıdır : dil, resim, afiş, mimari, edebiyat, sinema, tiyatro, trafik işaretleri, alfabe, işaret dili, sağır – kör alfabeleri, jestler, mimikler vs.
Bu Akımın öncüleri Amerika'da Charles Sanders Peirce ve Avrupa'da Ferdinand de Saussure'dür.
Eser: Dil ve Maddecilik
Arketipçi/Mitolojik
Arketip,Bir tür ya da türler grubunun varsayılan atasal tipi."* Eşyanın yüksek ve üstün örneği, ilk numunesi anlamına gelmektedir.
Mitoloji,aslında bir din veya bir halkın kültüründe Tanrılar, kahramanlar, evren ve insanın yaratılışına dair tüm sözlü ve yazılı efsane birikimini, bu efsanelerin doğuşlarını, anlamlarını yorumlayıp inceleyen ve sınıflandıran çalışmalar bütünüdür.
Mitolojideki her karakter, günümüzdeki insanların temsili bir gölgesidir. Bu nedenle her mitolojik karakter, bir arketip olarak nitelendirilebilir.
Bu bağlamla yola çıkıldığında, Zeus mitolojik bir karakter olup, arketipi ise güç ve otoritedir.
Yunan Mitolojisi, İskandinav Mitolojisi
Ontolojik
Ontoloji, sanat eserini bir varlık olarak kabul eder. Ontoloji, bu var olanın tabakalarını incelemek de ontolojinin işidir.
Nicolai Hartmann, Alman bir Metafizikçi ve Ontoloji kuramının ilk kurucularındandır.
1) “Kelime sesleri” ve onlara dayanarak meydana gelen ve daha yüksek bir basamağı gösteren ses yapıları
2) Farklı derecelerdeki anlam birlikleri tabakası
3) Farklı şematik görüşler tabakası
4) Tasvir edilen şeylerin (nesne, insan ve olaylar) alınyazılarının tabakası
Yapısalcılık
"Yapısalcılık; toplum ya da örgüt içindeki alt sistemlerin veya parçaların birbirleri arasındaki karmaşık ilişkilerin tümünü ifade eder. Toplum veya kültürün yapı taşlarının kapsamlı bir sistem içinde, toplumun ya da kültürün ögelerinin yapıyla olan ilişkilerinin incelenmesi gerektiğini vurgulayan bir akım olarak ortaya çıkmıştır."(SHK)
Yapısalcılar, yapı ögelerinin hem birbirlerine hem de yapının kendisine ayrılmaz bir biçimde bağlı olduğunu savunur. Bu nedenle ele alınan herhangi bir konunun açıklığa kavuşması gerektiğinde önce temel aldığı belli bir yapı içine yerleştirilip sonra da bu yapının daha geniş kapsamlı yapılara taşınması gerekir.
Yapısalcılık 20. yüzyılda çıkmaya başlamıştır ve Ferdinand de Sausseure ilk öncülerinden kabul edilir.
Rus Biçimciliği
Sovyet yazarları tarafından 1915-1930 yılları arasında geliştirilmiş bir edebiyat eleştirisidir.
Şiir dilinin ve edebiyatın özerkliğini savunur.
Romanı anlamak için sanat eseri yerine sanatçının kendisine yönelinirdi. Fakat Rus biçimciler eserden hareket ederek, eseri anlamak için onun biçimsel özelliğinin, bir başka deyişle yazınsallığının ne olduğunun olduğunu sorguluyorlardı.
Standart dilin kurallarını yıkan bir dildir.Bu standart dilin de sapması 3 şekilde sağlanır.
Fonolojik değişiklik
Sentaktik değişiklik
Semantik değişiklik
Ve bu şekilde şiir "defamiliarisation" yani "alışkankanlık kırma" ile bizde bir farkındalık yaratır. Dış dünyaya ,nesnelere ,davranış ve düşünüş biçimlerine baka baka bunları kanıksarız.
Roman Jacobson
Grigory Vinokur
Boris Eichenbaum
Filolojik
Filoloji; dillerin yapısını, tarihsel gelişimini ve birbirleri ile ilişkilerini inceleyen bilim dalıdır. Eski yunancada philos (sevgi) ve logos (söz) olan iki sözcüğün birleşmesinden oluşur ve kelime sevgisi olarak nitelendirilir. Yazılı ve tarihsel belge niteliği taşıyan yazılar, yazıldığı dönemin şartları ve dokunduğu kaynaklar doğrultusunda dil odaklı olarak araştırılır. Daha çok o dilin edebiyat ve kültürle olan ilişkisi üzerinedir. Dünya üzerindeki diğer diller arasındaki ilişki keşfedilmek istenir.
Leonard Bloomfield iki Dünya savaşı arasındaki zaman diliminde Amerikan yapısalcılığının en önemli temsilcisidir. Franz Bopp, Hint-Avrupa dil ailesinin kurucusudur. Jacob Grimm ve Wilhelm Grimm, Alman filolojisinin kurucuları olarak görülür. Zellig S. Haris, Amerikan betimselciliğinin baş yazarıdır. Louis Hjelmslev, Kopenhag Okulu’nun baş temsilcisidir ve Glosematik kuramının yaratıcısıdır. Wilhelm von Humboldt karşılaştırmalı dilbilimi kurmuştur.
Örneğin "ahkâm" sözcüğü Osmanlı Türkçesine aittir ve Arapça uyrukludur. Günümüz Türkçesinde kullanılmaktadır. Buradan anlıyoruz ki, kullanılan kelime kültür karışımından ortaya çıkmakla birlikte uzun süre boyunca dildeki yerini korumayı başarmıştır.
Bu kelimeyi daha iyi tanımak için Arap ile Osmanlı kültürleri ve dönemin şartları araştırılabilir, o dönemlere dair başka eserler bu kelime üzerinden incelenebilir... Sonuç olarak tek bir kelimeyle milletin tarihi, yaşayış biçimi, savaşma şekli, ticari ve kültürel ilişkilerini gibi bilgileri ayrıntılı olarak elde edilebiliriz.
Retorik ve Stilistik
Retorik
Retorik ya da eski ismiyle Belâgat, etkileyici ve ikna edici konuşma sanatı. Retorik’in gerçekleşebilmesi için 3 temel öge gerekir: bir konuşmacı, en az bir dinleyici ve dil. Retoriğe felsefede, edebiyatta, siyasette, hukukta, doğal dilde, bilim dışı akıl yürütmede, fikirde, güzel konuşmada ve örtülü ifadelerde rastlanır. Hristiyan orta çağında liberal sanatların en önemlisi olarak görülmüştür.
Retorik sanatı anlayışı dönemden döneme değişiklikler gösterir. Sokrates, Platon ve Aristotales üzerine fikir yürüten öncülerdendir.
Örneğin Platon'un en uzun ve en etkili diyaloglarından birisi olan Gorgias'ın ana ekseni retorik üzerine kuruludur. Akıl yerine duyguları öne çıkaran ve felsefenin yerine retoriği koyan Gorgias'a göre retorik, insanları özgürleştiren, onlara başkalarına hükmetme gücü veren bir ikna etme sanatı olmalıdır.
Stilistik
Klasik dönemlerde oldukça rağbet gören bir alan olan retorik/belagat ilmi Stilistik biliminin atası kabul edilir. Stilistik, üslup yöntemlerini ve türlerini inceleyen dil bilimidir. Öncelemeler, yinelemeler, koşutluklar, sapmalar şeklinde inceleme alanları ayrılabilir.
Eflatun ve Aristo öncülerindendir. Onların görüşlerinden yola çıkarak, dil kullanımlarında bazı biçimler ve söz sanatları yapıları belirlemiş ve genele hitap ettirilmiştir.
örneğin Aristoteles’in Retorik ve Poetika adlı eserlerinin de üslup kapsamına girdiği söylenebilir. Antik dönemde stilistik; hitabet, retorik ve poetika bağlamında incelenmiştir.
Yapısalcılık Sonrası
Postmodernizm
Yorumbilimsel
İsmini Yunanlıların haberci ve bilge tanrısı “Hermes”ten almaktadır.
Yapısökücülük
Yapısöküm veya dekonstrüksiyon, ilk kez post-yapısalcı düşünür Jacques Derrida tarafından kullanılmıştır.
Dilin geleneksel Avrupa merkezli dünya görüşü tarafından yönlendirilen, kesin hatları olmayan bir araç olduğu kabulüne dayanarak eski metinlerin yeni anlamlarını onları yeniden yapılandırarak inşa eden post-modern eleştirel yaklaşım.
Metinlerarasılık
“Raskolnikov gibi Bir katil olmaktan daha aşağılık bir şey varsa, o da bir başkasının canını dahi yakamayacak bir insandan bir katil yaratmaktır.” Adiller, Albert Camus Sayfa 103
Kendi metni ve başka metinler ile mozaik görünümlü yeni bir metin oluşturmaktır. Beşe ayrılır:
Parodi:
Başka bir eseri alay etmek için taklit edilmesi. Yeniden kurgulamak. Üslubunu değiştirmek. Karamsar değil, alaycı tavır.
Kolaj:
Gerçekliğin deforme edilmesidir.
Pastiş:
Üslup bakımından takliti. Benzer bir eser ortaya koymak. Edebiyatta özgünlüğün ortadan kalkması. Yazarın kusurlarının eleştirilmesi. Yazarın başarısına ifade etme.
Yeniden Yazma:
Başka eserden metin parçaları harmanlanmak, sentezlemektir.
Alıntı-Montaj: Başkasında ait sözün aynen alıp kullanılmasıdır.
Anlaşılmaz olanı anlama ya da doğru anlama; sadece yazılı bir metin için değil, doğrudan insanın en başından itibaren, çevresiyle ve doğayla olan iletişiminde ifade ve anlam ayrımına gittiğinden yaşamın her alanında ve gündelik yaşamda ihtiyaç duyduğu önemli bir olgudur.
Postmodernizm:1970’lerden başlayarak bugüne kadar Batı modernizminin ve onunla ilgili Aydınlanma ve hümanizm projelerinin politik güç ve çıkar amacına hizmet eden normlarını sorgulayan, onun düşünce yapısını çözen, çelişkilerine, çarpık ve kendine dönük norm ve yaklaşımlarına ışık tutan en önemli eleştiri yöntemidir.
Baudrillard, Lyotard, Deleuze/Guattari, Roland Barthes (1957), Ferdinand de Saussure (Jameson, 1972; Coward ve Ellis 1977), Henri Lefebvre (1971) ve Guy Debord (1970) postmodernizmin öncüleri olarak