Meğer hanım, Deli Karçar, yeşil düze, taze çimene otağ kurdurmuş. Arkadaşları ile ok yay talim edermiş. Dedem Korkut, öteden çıkıp gelmiş. Sağ elini kalbinin üzerine koymuş. Başını öne eğmiş. Selam vermiş. Deli Karçar, kaşlarını çatmış. Suratını asmış. Yüz"ünü ekşitmiş. Gözlerini kısmış. Yumruklarını sıkmış. Hiddetinden ağzı köpürerek, “Aleykesselam, ey eceline susamış ihtiyar. Ayağı olan toprağıma basmazdı. Ağzı olan suyumdan içmezdi. Sana ne oldu? Seni buralara kadar ecelin mi getirdi?” deyip kükremiş. Dedem Korkut, Deli’nin sözlerini gülümseyerek dinlemiş. O, lafını bitirince de alttan alarak konuşmuş: “Olmaz dediğini oldurmaya geldim. Asık yüzünü güldürmeye geldim. Geniş eteğine, dar koltuğuna sığınmaya geldim. Allah’ın emri, Peygamber’in kavli ile aydan arı, pınardan duru kardeşin Banı Çiçek’i Bamsı Beyrek’e istemeye geldim.” demiş.