Please enable JavaScript.
Coggle requires JavaScript to display documents.
ULUSLARARASI İLİŞKİLER Kuramlar-2, . (Uluslararası sistem anarşiktir.,…
ULUSLARARASI
İLİŞKİLER
Kuramlar-2
1-Entegrasyon Teorileri
Uluslararsı ilişkilerde entegrasyon , birimlerin birbiri ile uyumu,bütünleşmesi,ortak siyasi otorite ve idare altında ortak politikaların geliştirilerek uygulanmasıdır.
Entegrasyonun temelini, "2.Dünya savaşı sonrası ülkelerin birbirleri ile ilişkileri yoğun olursa savaş ihtimali azalır"fikri oluşturmuştur.
Fonksiyonalizm (İşlevselcilik)
2.Dünya Savaşı sonrası barışın sağlanabilmesi ve korunabilmesi düşüncesi ile entellektüellerin üzerinde çalıştıkları ve teoriler geliştirdikleri bir konudur.
Neofonksiyonalist teoriye temel oluşturan fonksiyonalizm, uluslarası entegrasyon teorileri içinde temel bir yere sahiptir.
Fonksiyonalist akımın başta gelen temsilcilerinden David Mitrany 1940'lı yılların sıkıntılı siyasi atmosferinde , çatışmaların nasıl sona ereceği konusu üzerinde durmuştur.
Devletlerin temel amacının, insanların ihtiyaçlarını gidermek ve refah seviyelerini yükseltmek olduğuna inanan Mitrany, politikaları ideolojilerin değil, rasyonel ve teknokrat bakış açılarının şekillendirmesi gerektiğini savunuyordu.
Fonksiyonalizmin temel kavramları
İnsanların ihtiyaçlarının önceliklerine göre
yapılanma
Esneklik
Fonksiyonel kuruma bağlılık
Toplumlar arası karşılıklı bağımlılık ve daha
fazla işbirliği
Neofonksiyonalizm (Yeni İşlevselcilik)
Spill-over; bir alanda başlayan entegrasyonun (bütünleşmenin) ilgili diğer (komşu)alanlara da taşınması (yayılması) anlamındadır.
Neofonksiyonalizme göre entegrasyon, yayılarak
genişleyen ve üç adım ile tanımlanan dinamik bir süreçtir.
Bu adımlar sırasıyla
fonksiyonel (teknik) spill-over, siyasi
spill-over ve işlenmiş (cultivated) spill-over’dı
r
Fonksiyonel spill-over
; modern endüstriyel ekonominin değişik sektörleri karşılıklı birbirine bağımlı olup, alanların birindeki entegrasyona yönelik aktivitelerin başarılı olabilmesi için diğer alanlarda da benzer ortaklıklar gerekmektedir
Siyasi spill-over;
bütünleşmenin siyasi ve ideolojik nedenlerle politikaların ilişkilendirilmesiyle oluşmasıdır. Beklentilerin, değerlerin değiştiği ve ulusüstü (supranasyonel) çıkarların oluştuğu bir adımdır.
İşlenmiş (cultivated) spill-over :
devletlerin ortak politikalara ulaşmada zorluk çektiklerinde karşılıklı imtiyazlarla ortak değer ve çıkarlarda buluşmaya çalışmaları anlamına gelmektedir.
Neofonksiyonalizmin Temel Varsayımları
-Spillover etkisi
• Elit sosyalizasyonu
-Supranasyonel çıkar gruplarıdır
Çıkarların ortak algılandığı noktalarda
entegrasyon mümkün olabilecek ve çıkarlar sadece ulusal değil, bölgesel olarak da tanımlanmaya devam
edebilecektir
Devletlerin entegrasyon süreciyle birlikte ortak politikalar uygulamaları, kararlarını bağlayıcı kabul ettikleri ulusüstü otoritelere yetkilerinin bir kısmını devrederek ortak ve merkezî yönetim mekanizmaları oluşturmaları Avrupa açısından yetkinin bölgesel merkeze toplanması yönünde etki etmiştir.
2- Uluslararası Rejim Kuramları
Rejim teorileri, uluslararası ilişkilerin en temel sorunu olan güvenliğin sağlanması ve barışın korunmasında çok önemli bir işlevi olan işbirliğinin anarşik bir ortam- da da mümkün olduğunu göstermeye odaklanmakta
İŞ BİRLİĞİ SORUNSALI
Rejim
Neoliberal Yaklaşım
Realist Yaklaşım
Güç bazlı bir kuram olan realizmde analizlerinin ortak noktası, devletlerin güç kazanımı ve kaybıyla ilgili hesaplarının ve bununla ilgili olarak, uluslararası sistemdeki güç dağılımının rejimlerle ilgili konularda belirleyici rol oynadığıdır.
Göreceli Kazanç Kaygısı ve Rejimler:
Koordinasyon Sorunu ve Rejimler:
3- Savunmacı ve Saldırgan Realizm
SAVUNMACI REALİZM
Savunmacı realizm, devletlerin güç güdüsünden ziyade güvenlik güdüsüyle hareket etmelerine önem vermektedir.
Tehdit Dengesi ve Savunmacı İttifaklar
Stephen Walt tarafından ortaya atılan Tehdit Dengesi Teorisine göre devletlerin ittifaka girişmelerinde güç yerine tehdit olgusunun temel etken olduğunu ileri sürülmektedir
Walt’a göre bir devletin algıladığı tehdidin dört kaynağı bulunmaktadır. Bunlar;
bütünleştirilmiş güç, coğrafi yakınlık, saldırı nitelikli güç ve agresif niyetlerdi
r.
SALDIRGAN REALİZM
Mearsheimer’a göre saldırgan realizmin temel varsayımlarını beş başlıkta ele almak mümkündür.
4-Sosyal İnşacılık (Konstrüktivizm)
Konstrüktivizm, bir köşesini pozitivizmin, diğer köşesini ise postpozitivizmin oluşturduğu bir üçgenin taban çizgisi gibidir
Rasyonalizmden de reflektivizmden de farklı olan konstrüktivizmi, ontolojik ve epistemolojik açılardan bu görüşlere eşit mesafede durmak kaydıyla bu iki grup arasına yerleştirmek mümkündür
Sosyal Konstrüktivizm ve Özellikleri
Konstrüktivizm insanoğlunun sosyal bir yaratık olduğu fikrine dayanmaktadır. Yani bizi insan kılan şey aslında sosyal ilişkilerimizdir.
Postmodernist konstrüktivizm
Entelektüel kökleri Nietzsche, Foucault, Derrida gibi isimlere dayanan bu akımın günümüzdeki enönemli temsilcileri Ashley, Campbell, Der Derian ve RBJ Walker gibi yazarlardır.
Bu yaklaşımın en temel iddiası, toplumdaki hegemonik söylemin disipliner güçler aracılığıyla bir ‘doğrular rejimi’ dayattığıdır.
Ontolojik öncelikleri oluşturan veya analizin ve gerçekliğin kurucu birimleri ise söylemsel pratikler olarak görülmektedir.
Konstrüktivist kuramlar, devletleri gerçekte diğer devletlerle ilişkilerini yürütebilecekleri oldukça gelişmiş kurumlara sahip olan toplumsal oluşumlar olarak değerlendirir.
Keyman'a göre Kimlik kavramı “uluslararası ilişkilerin dünyayı anlamaya yönelik kullandığı yöntemin ve açıklama tarzının kültürel temelini oluşturan merkezi bir olgusudur”
5-İNGİLİZ OKULU
İngiliz Okulu, 1950’lerde başlamış olup; daha çok London School of Economics (LSE) kökenli, temel çalışma konuları ağırlıklı olarak “uluslararası toplum” olan İngiliz ekolüne yakın araştırmacıları ve çalışmalarını kapsamaktadır.
Kavram ilk kez Roy E. Jones tarafından 1981 yılında kullanılmoıştır.
Adam Watson, uluslararası toplumu “birbirlerini gözeterek karar almanın yanında, ilişkilerini yürütmek üzere aralarında diyalog ve onay ile ortak kurallar ve kurumlar oluşturan ve bu oluşumların devamının ortak çıkarlarına olduğunu kabul eden ülkeler (daha genel tanımıyla egemen siyasi topluluklar) grubu” olarak tanımlamaktadır.
Akılcılık ve devrimciliğin önemli varsayım ve görüşlerinden faydalanmıştır.
Okul egemen devletlerin, kendi iradelerini yüksek otoriteye teslim etmedikleri için anarşik de olsa bir toplum oluşturabilecekleri iddiasından hareket etmiştir.
Uluslararası toplumu hem çatışma hem de işbirliğinin yer aldığı bir ilişkiler bütünü olarak tanımlamıştır.
Uluslararası politikayı kabaca devletler toplumu olarak tanımlayan akılcılığı temel çıkış noktası olarak görmüştür.
İngiliz Okulu'nun temel varsayımları
6- Kopenhag Okulu ve Güvenlikleştirme Teorisi
Kopenhag Okulu 1980’li yılların ortalarında Kopenhag Barış ve Çatışma Araştırmaları Merkezi bünyesinde çalışmalarını yürüten bir grup araştırmacı tarafından oluşturulmuştur.
Gruba 1996 yılında Kopenhag Okulu ismini veren
Bill Sweeney olmuştur.
Kopenhag Okulunun uluslararası güvenlik gündemine soktuğu alanlar
ekonomik, politik, çevresel, toplumsal ve insani güvenlik
.
Uluslararası sistem anarşiktir.
• Devletler birbirlerine zarar vermek ve birbirleriniyok etmek için gerekli olan saldırı nitelikli askerî kapasiteye kendiliğinden sahiptir.
• Hiçbir devlet bir diğerinin niyetinden emin değildir
• Devletlerin temel güdüsü hayatta kalmaktır.
⦁ Devletlerin uluslararası sistemde yaşamlarını sürdürebilmek için rasyonel olduğu ve stratejik düşündüğüdür.
Haas, entegrasyonun gerçekleşmesi için şu temel koşulları ortaya koyar:
Pluralist sosyal yapıların varlığı (çıkar grupları; siyasi partiler; ticaret odaları; birbirleriyle rekabet içerisinde olan elit grupların varlığı gibi)
Yeterli ekonomik ve endüstriyel gelişmişlik seviyesinde olunması (uluslararası ticaret ve
finansta önemli yer sahibi olmak)
Katılımcılar arasında ortak ideolojik
yaklaşımların bulunması
• Parlamenter demokrasinin varlığı
.
Üye devletlerin ekonomilerinde simetri
• Farklı üye devletlerdeki elitlerin ortak değerlere sahip bulunmaları
• Üye devletlerde çoğulcu toplumsal yapılar bulunması
• Üye devletlerin iç işlerindeki istikrardan kaynaklanan bütünleşmeyi, uygulama ve uyum kapasitelerinin bulunması
Neoliberallere göre uluslararası rejim ve örgütler devletlerin ortak çıkarlarını gerçekleştirmede önemli bir rol oynarlar.
Aldatılma Korkusu, Şöhret Faktörü ve Rejimler:
Hegemonik Güç ve Rejimler:
Nyeentegrasyon potansiyelini olumlu etkileyebilmeleri için 4 koşul belirlemiştir.
Kural koyucu ve uygulayıcı merkezî bir otoritenin bu- lunmadığı uluslararası sistemde devletler arası işbirliği mümkün müdür?
Bu soru uluslararası ilişkilerde işbirliği sorunsalı olarak tanımlanagelmiştir.
Devletler arasındaki ilişkilere uygulanabilecek
ilkeler, normlar, kurallar ve karar alma prosedürleri
olarak tanımlanmakta ve dolayısıyla dört ögeden oluşmaktadır
Neoliberallere göre, bir rejime taraf olduğu halde kurallara uymayarak haksız kazanç sağlamaya eğilimi olan bir ülke üzerinde ilgili rejimin denetim mekanizmaları caydırıcı bir rol oynayacaktır
Neoliberallere göre, rejimlerin kurulmasında uluslararası sistemin hegemonik gücü veya güçleri kilit bir rol oynarlar. Yani rejimler, uluslararası sistemdeki güç dağılımından bağımsız olarak ortaya çıkmazlar; tam tersine bu sistemdeki güç ve çıkar dağılımını yansıtırlar.
Realizm kuramına göre uluslararası sistemdeki belirsizlik hâli işbirliğini zorlaştırmaktadır ve bu zorluğu aşmada uluslararası rejimlerin oynayabileceği önemli bir rol yoktur.
Savunmacı realizmin diğer realist yaklaşımlardan ayırt edici en önemli özelliği, uluslararası sistemin devletlerin genişlemesine sadece belirli koşullarda izin verdiği varsayımıdır
Walt’a göre bir dış tehditle karşı karşıya kaldıklarında, devletlerin dengeleme veya boyun eğme davranışlarından birini seçecektir.
Devletlerin temel amacının güvenlik arayışı olduğunu vurgulayan savunmacı realizm, bu nedenle devletlerin kuşku ve şüphe uyandıracak revizyonist adımlar atmak yerine daha rasyonel olan güvenliklerini savunmacı politikalarla sağlamaya çalışacaklarını savunmaktadır
Saldırgan realizm
, devletlerin birbirine saldıracak kapasiteye ve potansiyel niyete sahip olduğu sürece temel amacı hayatta kalmak olan bir devletin diğerlerine karşı şüpheyle yaklaşmasını ve onlara güvenme konusunda isteksiz olmasını normal karşılamaktadır.
Saldırgan realizmde
güç maksimizasyonu, güvende olmanın ve hayatta kalmanın temel şartı olarak kabul görmektedir.
Güç Elde Etme ve Rakibi Kontrol Stratejileri
Mearsheimer’a göre savaşlar, maliyetli olmakla beraber, güç kazanmanın başlıca yoludur. Ancak bir devletin savaş yoluyla elde edeceği kazanımlar, kayıplarından fazlaysa rasyonellik gereği, o devlet savaşı başlatmalıdır.
Savaş, şantaj, yıpratma ve rakibe dolaylı zarar verme devletlerin nispi kapasitelerini artırma yolları arasındadır.
İngiliz Okulu'nun başlıca temsilcileri Herbert Butterfield, Martin Wight ve Hedley Bull Okul’un kurucu ve öncüleridir.
Hedley Bull
için uluslararası toplumun kurumları
güçler dengesi, savaş, uluslararası hukuk, diplomasi ve büyük güçlerdir.
-Uluslararası ilişkilerde temel aktör egemen devlettir.
-Uluslararası sistem anarşik yapıdadır.
Anarşik yapıya karşın devletler uluslararası toplum oluşturabilirler.
Uluslararası toplum ortak kurallar ve normlardan oluşmaktadır.
Martin Wight
uluslararası toplumun kurumları olarak
diplomasi, ittifaklar, tahkim ve savaş
Bölgesel güvenlik kompleksinin oluşması için öncelikle devletler arasında ortak bir tehdit algısının olması gerekmektedir.
Toplumsal Güvenlik
: Bir topluluğun kimliğine yönelik algılanan bir tehdide karşı savunulması olarak tanımlanabilir.
Uluslararası güvenlik analizini bölgesel seviyede yapabilmek için kavramsal ve analitik bir çerçeve sunan Bölgesel Güvenlik Kompleksi,
Barry Buzan ve Ole Weaver t
arafından 2003 yılında ortaya atılmış