Yüksek öğrenimimi ancak yarım günlük bir iş bulup çalışarak yapabilirdim. Varlıkta çalışmaya, bu arada çeviri yapmaya başladım. Sait Faik’i bu dönemde tanıdım. Yazıp getirdikçe önce Yaşar Nabi Bey’e okuduğu son öykülerini ben de hayranlıkla dinledim. Ayrıca, Varlık yayınevinde, Yaşar Nabi Bey’le aynı odada çalışırken o dönemin yazar ve ozanlarının hemen hepsini tanıdım. Ziya Osman Saba, Oktay Akbal, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Melih Cevdet Anday, Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Ataç, Behçet Necatigil, Necati Cumalı, Sabahattin Kudret Aksal, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Cevdet Kudret, Mehmet Fuat daha birçokları. Eskilerden de Abdülhak Şinasi Hisar, Ahmet Hamdi Tanpınar, Reşat Nuri Güntekin, vb. eskileri saymazsak çokları benim kuşağımdan bir ya da iki önceki kuşağın yazarlarıydı, ama hiçbir zaman aralarına sonradan katılmış bir “çocuk” gibi davranmadılar bana, kendilerinden saydılar. Çoklarıyla dost olduk.** (Feridun Andaç, Söz Uçar Yazı Kalır, Can Yayınları, İstanbul, 2002, s. 119–120) Yaşar Kemal'in sözlerinden yapılan alıntıya bakılacak olursa kendisinin felsefesinin adı geçen yazarlar tarafından da devrimci ve yenilikçi özellikler elde ettiği söylenebilir.